Dünyanın bütün tarihleri ve kültürleri buyuruyor gösteriyor: Aldatma! On Emir'den Kinsley Raporu'na kadar herkesin burnunu soktuğu bir eylem alanı burası.
Aldatma'yı aşkın sınırları içinde karşı cinsle bir ilişkiden öteki ilişkiye geçişte yaşanan bir eylem sapması olarak özetleyebilir miyiz? Onu bir biçime sokmak tek bir ifade roman ya da aidiyetle açıklamak mümkün mü?
"Aldatma Öyküleri" antolojisi tam olarak bu sorularla ortaya çıktı. Bütün aşıklar ve aşkın bütün durumları aldatma için tek bir hedef gösterirler: Başka biri. Bu hareket yerine göre bencillik ve çoğu zaman da suçu başkasına atmanın esaslı bir yolu yöntemi değil midir? Aldatmaya kimi zaman cinsel politikalar ve kimi zaman da histeriler neden olabilir.
Ve hayatın devam ettiğine dair bütün söylem ve söylentiler. Aldatmanın en önemli bahanesi bunlar değil midir?
"Aldatma Öyküleri" antik aşkların büyük yazıcısı Tibullus'tan James Joyce'a Mahmut Şevket Esendal'dan Ayfer Tunç'a kadar uzanan bir antoloji.
Aşk acılarını biraz olsun hafifletebilmek aşkı daha iyi anlayabilmek için yapıldı... Çünkü eminiz bunun için yazıldı o öyküler...