Arap, Fars ve Türk edebiyatı kendi seyrinde devam ederken M. 7. yüzyılın başında Arap Yarımadası’nda Mekke şehrinde ortaya çıkan İslâm dini; tevhid ilkesi ve inancı doğrultusunda Arapların tüm yaşamını değiştirmiştir. Bu değişiklikten şiir de nasibini almıştır. Böylece Arap şiiri cahili boyuttan İslâmî boyuta geçmiştir. Bu durum, edebiyatın yeni bir hikâyesinin yazılmaya başlamasını sağlamıştır. Yazılan bu yeni öykü, Arap Yarımadası’nın sınırlarını aşmış ve Arapların ele geçirdiği topraklarda da varlığını hissettirmiştir. Bu öykünün ilk aşaması ise Sasanî yani İran coğrafyasında yazılmıştır.
Gazel; Arap, Fars ve Osmanlı gazeli olmak üzere üç boyutludur. Bu müşterekliğin ortak noktaları olduğu gibi farklı noktaları da bulunmaktadır. Ortak nokta, geleneği yansıtmaktadır; farklılıklar ise gazelin aidiyetini göstererek onu yerli yapmakta ve bir coğrafyaya bağlamaktadır. Ortak müşterekleri olan mazmun ve mefhumlar; Arap edebiyatından alınmış, Fars edebiyatında geliştirilmiş ve Osmanlı edebiyatına aktarılmıştır. Bu müştereklerdeki fark ise şairlerin şiir yeteneklerinde gizlenmiştir. Fakat Fars ve Osmanlı şairleri müşterek mazmun ve mefhumları mahalli ve yerli yapma hususunda büyük başarı göstermiştir.