İstanbul'dan Yaş'a
14 Ekim 1937
Canulim. Mutluluk bir "resim" gibidir. Onun tadına varabilmek için biraz uzaklaşman gerekir!! Çok yakınındaysan her şeyi iyi göremezsin. "Ne kadar da mutluyduk" demeye "Ne kadar da mutluyuz" demekten daha fazla alışığız. Mutluluk "rakı" gibidir!! İçer içmez tadı anlaşılmaz. Şarkılar biraz sonra söylemeye başlanır!!
Çok küçücükken sokaklara veya camların üstüne düşen yağmur damlacıklarını seyretmeyi çıldırasıya severdim. Yirmi senelik bir zamanımı harcadım ben bu ağır başlı zevkin adını: mutluluk koyabilmek için!
Canulim... Mutluluk adını verdiğimiz kuşun varlığını odalarımızda biz seninle hisseder olmuştuk. Fakat beni birkaç zaman yalnız başıma bırakman bana ikimizle dopdolu bu havanın şimdi nasıl beni çılgın bir arzuyla yakışını bizim alçakgönüllü yuvamızın nasıl da adına "mutluluk" denen bir özsuyla ağzına kadar çatlayasıya dopdolu olduğunu bana çok daha iyi bir şekilde gösterdi. Canuli... Mamuli... Yine senin Bucişinin çenesi düştü. Dışarıda hâlâ sakin sakin yağmur yağıyor. Ben de seni çılgınlar gibi seviyor ve arzuluyorum..."