Sultan II. Mahmud'un saltanatı sırasında iki defa isyan eden Mehmed Ali Paşa'nın Osmanlı varlığına yönelttiği tehdit Avrupa devletlerinin yardımıyla gündem dışına itilebildi ancak paşanın bıraktığı miras 19. yüzyıl boyunca Mısır'ı Osmanlı Devleti'nin en hassas bölgelerinden biri haline getirdi. 1863'te Hıdiv İsmail'in Mısır valiliğine getirilmesi ile birlikte Mehmed Ali Paşa'nın merkezi otoritenin kontrolü dışına çıkma hevesi bambaşka bir program ile yeniden hayat buldu. Hıdiv İsmail'in dedesinden kalan anılara samimi bir itaatle hizmet ederek bağımsızlık ya da en azından İstanbul'un gözetiminden kurtulmak uğruna attığı her adım Tanzimat Dönemi boyunca Osmanlı iktidarının esas aktörü konumuna yükselen Babıâli tarafından yakından izlendi ve kontrol edilmeye çalışıldı. Âlî Paşa'nın deyişiyle "Osmanlı Devleti'nin yaşamaya devam etmesi için vazgeçilmez öneme sahip olan Mısır"ın Hıdiv İsmail'in hayalindeki gibi bağımsız bir devlete dönüşmesini engellemek adına her türlü gayret gösterildi. Nitekim Babıâli Mısır'ı feda etmemek için Avrupa devletleriyle mücadele etmeyi de göze alarak sahip olduğu bütün diplomatik hünerleri sergilemiş ve Hıdiv İsmail'in merkezi otoriteye bağlı sıradan bir vali olduğunu ispat etme kararlılığından vazgeçmemiştir. Dolayısıyla Babıâli'nin Hıdiv İsmail ile 1860'lı yıllar boyunca giriştiği mücadele Osmanlı ıslahat çağının temel esprisini oluşturan merkezileşme refleksini gösterdiği gibi Osmanlı diplomatının siyaset üretebilme yeteneğini de berrak hale getirmektedir.