Bilindiği üzere, tarih boyunca birçok halkla savaşan Türkler, Uygurların Manihaizm ve Budizm gibi öğretileri benimsemesi ile 'savaşçı' kimliklerinden uzak kalmışlardır. Hem bir nesneler sistemi hem de nesneler üzerine sembolik yorumlar olarak anlaşılan özellikle maddeselliğin önemli rol oynadığı dinî bir öğreti olan Budizm'e dair ritüel uygulamalarında birçok nesne sembolik işleve sahiptir. Bu kategoride yer alan nesneler, eski Hint savaşlarında yaralama ve öldürme gibi amaçlarla kullanılan savaş aletleridir. Uygurlar zamanında kabul edilen dinler vasıtasıyla ‘savaşmak' eyleminin edebî metinlerde yön değiştirdiği, bunun manevi bir savaşa yani ‘şeytanla yapılan savaş'a yerini bıraktığı görülmektedir. Bu durum, edebî metinlerde son derece canlı bir üslupla yapılan tasvirlerde ve detaylı savaş sahnelerinde görülmektedir. Budist metinlerde savaş kavramını yansıtan ifadeler, canlılara zarar vermek- ten ziyade, tehlikeleri ve zararları giderici amaçta kullanılmaktadır. Eski Hint silahlarından evirilen ritüel aletleri de uygulayıcıya olağanüstü güçler aşılayarak kişinin aydınlanma arayışında Budist tanrılarla buluşmasına aracılık etmektedir. Bahsi geçen hususlardan yola çıkılarak büyük bir titizlikle ortaya konan eldeki çalışma, Budist Uygur metinleri içerisinde yer alan 'savaş aleti' kavramına dayalı terminolojiyi ele alması bakımından önem arz etmektedir.