Bize bir hal oldu. Elden çıktık.
Bu kimin hikâyesi? Kimin destanı?
Aşkın, aşkın…
Semâ, Hz. Mevlânâ’nın tasavvufa yaklaşımının özü, rumuzu ve sırrıdır. Simgelerle canlandırılışı, yaşatılışı ve sergilenişidir. Başka bir deyişle, semâ içeriği anlamlar itibariyle Hz. Pîr’in tasavvuf öğretisinin ta kendisidir!
Dervişin Seyir Defteri kitabında tasavvuf yolunun temel prensiplerini Mesnevî’den beyitlerle bir kılavuz mantığıyla derleyen ve bunları şerheden Mim Kemal Öke, bu defa Divan-ı Kebir’den beyitlerle semânın hakikatini aktarmaya çalışıyor.
Mevlevîliğin ana unsurlarını didaktik bir üslupla aktarmak yerine, tamamen kişisel semazenlik tecrübesini metnin merkezine alarak “semâ”nın özünü yakalamaya çalışıyor. Metin içinde rastgele çağrışımlar gibi gözüken çıkmalar da aslında bir merkez etrafında halenenen, yaşayan irfani geleneği görünür kılmaya çalışan unsurlar.
Öyleyse, buyurun semâya. Semâzene konuk olun…