Molla Sadrâ’nın uzun bir inziva döneminin ardından kaleme almış olduğu ve Aşkın Hikmet’in en temel kaynağı olan el-Esfârü’l-Erba`a; felsefe, tasavvuf ve kelam gibi geleneksel ilimlerin derinlikli sentezini içermektedir. Kitabın isminde yer alan "sefer” teması, insanın kendi cehaletinin karanlıklarından kurtularak varlık nizamı ile ilgili işrâka ve bunun sonucu olarak da bilince ulaşma yolculuğuna işaret eder. Bu yolculuğun her aşamasında Hak, hem bir ulvî gayedir hem de yolcunun keşiflerini derinleştiren bir yardımcıdır.
Molla Sadrâ’nın halktan Hakk’a, Hak’tan Hak ile Hakk’a, Hak’tan Hak ile halka, halktan Hak ile Hakk’a olan bu dört seferi bir mutasavvıfın seferinden daha öte bir şeydir. Çünkü Esfâr, kendi felsefi sisteminde tasavvufi düşüncenin de temel bir bileşen olarak yer aldığı bir filozofun akli yolculuğudur. Bu akli yolculukta mütellih hâkim, zihnî soyutlama yoluyla, rabbani âlemi müşahede eder ve metafizik bir bakış açısıyla yaratılışın anlamlarına vakıf olur. Hatta doğa ve nefs ile ilgili konular bile metafiziğin hakikatleri açısından ele alınır. Ancak onun bu seferleri, bir filozofun saf akli istidlallerle yaptığı düşünsel seferlerden de farklıdır. Çünkü yolculuğunun her aşamasında, kendisi keşf ve müşahedelerle filozofların ulaşamayacağı derinliklere ulaşmaktadır. Molla Sadrâ bir konuyu ele alırken kendinden önceki Müslüman ve Yunanlı filozofların, kelamcıların görüşlerine yer verdikten sonra evrensel olduğunu düşündüğü kendisine özgü mantıki ve incelikli delilleri zikreder. Sonra da birden "arşî tahkik” dediği kısma geçer. Molla Sadrâ’nın arşî tahkikten kastettiği şey, ilhama dayanan ve yücelerden, Allah’ın bir lütfu olarak filozofun kalbine açık bir şekilde nazil olan hakikatlerdir.