Benim bir tren rayı üzerine ince ince çizilmiş bir kaderim vardı. Ama üzerinden geçen hiçbir trende ben yoktum, yürümek zorundaydım çünkü aynı zamanda yorulmak zorundaydım. Ayakta olmanın kıymetini anlamak için düşmek zorundaydım, sona varmak için yalvarmak zorundaydım. Yolun sonu aydınlık mı, karanlık mı, bilmeden bunları yaşamak zorundaydım. Anlayacağın, hiçbir zaman kendi kaderime ve hayatıma yetişemedim çünkü önüme zaman diye bir kavram çoktan koyulmuştu. Koşmadım o trenin arkasından çünkü yetişemeyeceğimi anladım, daha yavaş yürüyorum artık ama daha güçlü adımlarla. Bekliyorum, kaderimin dönüp dolaşıp beni bulacağını biliyorum. Rayların birleştiği yerde kendime bir yol arkadaşı bulacağımı da... Kaderimin onunla birleşeceğini de...