Psikanaliz genel olarak bilindiği üzere sadece akıl ve ruh hastalıklarını iyileştirmeye çalışan bir bilim dalı olmayıp insanın tüm davranışlarının kökenini tespit edebilmeyi amaçlamaktadır. Bu faaliyetlerin biricik sebebi ise daha mutlu insanlar ve bu insanlardan oluşan daha mutlu bir dünyadır. Teknolojinin insan ruhuna açtığı gediklerin onarılması ihtiyacı ise psikanalizin 21. yüzyılda önemini arttırmıştır.
Psikanaliz, adındaki “analiz” ibaresinden de anlaşılacağı üzere bir çözümleme çalışmasıdır. Yani insan davranışlarının çözümlenerek bu davranışların sebeplerinin tespit edilmesi ve bu yolla bozuk olan davranışların giderilmesi ya da onarılmasıdır. Bu şekilde pek çok fayda sağlayan psikanaliz sadece tıp ilmi içinde değil, sosyal bilimlerde de mühim bir yere sahiptir.
Bilimlerin çalışmalarının birbirlerinden bağımsız olarak gerçekleşmesi düşünülebilecek bir durum değildir. Bu noktada psikanaliz de diğer başka bilimlere yardımcı olmaktadır. Bizim üzerinde duracağımız ilişki ise psikanaliz-edebiyat ilişkisidir.
İnsan ruhunun söze yansıması olan edebiyat tam da bu noktada psikanalizle ortaklık kurmaktadır. Çünkü edebiyat da psikanaliz de “insan ruhu” üzerinde durmaktadır. Bu konuda verilebilecek en belirgin örnek Freud’un ünlü kuramını kurarken bir tiyatro eseri olan Sophokles’in “Oedipus” adlı eserinden yararlanmasıdır. Freud, Ödip Kompleksi’nin kaynağını bu metinde keşfetmiştir. Yine Freud pek çok kez çalışmaları esnasında Dostoyevski’nin romanlarından faydalandığını belirtmiştir.