Tıp tarihi genel tarihin ayrılmaz bir parçasıdır; hatta erken modern dönem dünyasını derinden kavramakla ilgilenenler için tıp tarihini anlamak zorunludur. Dolayısıyla tıp tarihini tüm o göz alıcı buluşlara ya da mücadeleci öncülere dair destansı ya da romantik hikayeler olarak kaleme almak artık yeterli değil. Bugün tıp tarihi bilimi 1500'den 1800'e dek Avrupalıları etkileyen toplumsal kültürel iktisadi etkenlerin hepsini hesaba katmak zorunda.
Kimi araştırmacılara göre erken modern dönem cehaletin sefaletin yanılgıların ve bitmek bilmez acıların hakim olduğu "eski kötü günler"dir; o günlerde din ve batıl inanç "bilime" ayak direrken "iman ile akıl" arasındaki mücadele aklın lehine henüz sonuçlanmıştır ve bu karanlık çağda bir avuç gözü pek adam daha bilim doğmadan bilim adamı olabilmiştir. Mary Lindemann ise tıp tarihini bir ilerleme hikayesi olarak görmeyi yadsıyor; bu yöntemin doğasındaki yanlışlara işaret ediyor.
Tıp ve Toplum'un özelliklerinden birisi de toplumsal ve kültürel tarih üzerinde kuvvetle durmasıdır. Dolayısıyla hekimler kadar hastalara da ilgi gösteriyor tıp doktorları kadar "genel" şifa yöntemlerini uygulayan diğer pratisyenlerle de ilgileniyor; sadece üniversite tedrisatına değil tüm tıp eğitimi biçimlerine eğiliyor; din gibi başka sistemlerin önemini ve bunların tıp üzerindeki etkisini ihmal etmiyor.
Lindemann'a göre erken modern dönemde insanların "modern" usullerde düşünmediğini ya da eyleme geçmediğini fark etmek önemli olsa da bu farklılığa gereğinden fazla değer biçmemek gerekir. Onlar "yanılıyor"du ama biz "haklıyız" ya da onlar "cahil"di oysa biz "bilgiliyiz" dememek gerekir. Geçmişi araştıran kişiler olarak bizlerin görevi eskilerin bulduğu çözümleri yargılamak değil anlamaya çalışmaktır.