Sinema ve TV endüstrisi, dünyadaki enerji sarfiyatının en çok yapıldığı endüstrilerden biridir. BAFTA (British Academy of Film and Television Arts / Britanya Film ve Televizyon Sanatları Akademisi) verilerine göre, bir saatlik TV içeriği sonucu ortaya çıkan karbondioksit, 13 ton miktarındadır. Bu yaklaşık olarak bir arabanın dünyayı iki kere dolaşarak çıkaracağı karbondioksit miktarına denk geliyor. Üstelik film endüstrisinde üretilen yapımlar gün geçtikçe artmaktadır. Özellikle formatların değişikliği, programların süreleri ve izlenilebilirlik potansiyeline göre düzenlenmesi, üretilen içerik sayısını artırmaktadır. Üretilen içerik sayısı arttıkça enerji tüketimi, karbon ayak izi ve sürdürülebilirlik kavramlarıyla ilgili sorumluluklar da yükselişe geçmiş; dolayısıyla “film endüstrisinde sürdürülebilirlik” kavramı daha da önemli bir hal almıştır. Bu konular göz önüne alındığında film endüstrisinde odaklanılması gereken tek yapı, çevreci yaklaşımlar olamaz. Birleşmiş Milletler’in (BM) oluşturmuş olduğu Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları (SKA), konunun çevresel düzenlemelerden çok daha ötesinde olduğunu göstermektedir. Film endüstrisi daha çevreci ve yeşil üretimleri göz önünde bulundururken aynı zamanda ele alması gereken farklı konulara da dikkat çekmektedir. Bu konular arasında toplumsal cinsiyet eşitliği, çevresel faktörler, insana yakışır ekonomik büyüme ve yaşanabilir ücretleri gibi konular film endüstrisinde göze çarpan sürdürülebilirlik kavramlarıdır. Bu ve benzeri bilgiler doğrultusunda kitap film endüstrisinde sürdürülebilirliğin yapısını, Türkiye üzerindeki olası etki süreçlerini, uygulanabilir pratikleri ile detaylı bir şekilde anlatmaktadır.