Anadolu’nun ücra köşesinde yer alan okulsuz bir köyde doğan Turan, ilk defa gördüğü komşu köyün öğretmenine özenerek okula gitmek ve öğretmen olmak ister. Babası karşı çıkar ama annesinin yardımıyla amcasını ikna ederek dokuz yaşındayken okula kayıt olur. Annesinin desteği ve gayreti sonucunda sevdiği mesleğe kavuşur ve atanır. Okulda tanıştığı bir öğretmen kızla evlenir, bir kızları olur. Kurduğu mutlu yuva hayali, görev yaptığı köyde kaptığı bir hastalıkla suya düşer ve yaşamının seyri değişir. Eşini kaybetmesiyle de çocukları Özlem, Songül ve Murat’la birlikte yaşamın güçlükleriyle baş başa kalır.
Murat, lise yıllarında gönlünü kaptırdığı ancak bir türlü açılamadığı Tülay’ın izini kaybeder. Uzun süre sonra tesadüfen karşılaşması neticesinde aşkları yeniden filizlenir ve kısa sürede evlenerek bir yuva kurarlar.
Eşinin hamileliğine denk gelen çocuk istismarcılığı ve çocuk kaçırılması olayları, Murat’ın eski kaygılarını depreştirir, çevresine güvenini kaybeder; âdeta diken üstündedir. Bebeğinin sağlıklı doğup doğmayacağının telaşına düşer, çocuğuna ya da eşine bir kötülük geleceği korkusu günlerini zehir eder.
Hem ailesinin rızkını kazanma hem de içine düştüğü bunalımdan çıkma gayretindeyken imdadına babası Turan yetişir, ona bütün varlığıyla destek olur. Torunu Melih’in dünyaya gelmesiyle ailede hayat yeniden canlanır. Eşinin vefatıyla sönükleşen yaşamı, torunuyla birlikte renklenmişken kader yoluna yeni engeller çıkarmaktan geri durmaz. Ama Turan Öğretmen’in pes etmeye hiç niyeti yoktur.