Diyarbakırlı büyük hattat Hâmid Aytaç’ın sanat tarihindeki yeri pek çok açıdan zikre değerdir. Ancak Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçişte yaşanan inkıta sürecinde, kültürel hafızamızın yansıması olan hat sanatını korumaya yönelik çabaları emsalsizdir. İslam medeniyetinin önemli bir şiarı olan bu sanatı sonraki nesillere aktarmaya yönelik ifa ettiği hizmet, hüsn-i hattaki kudretiyle birlikte onu sanat tarihinde müstesna bir konuma yerleştirmektedir. İmam Şafiî’nin Ebû Hanîfe için söylediği “İnsanlar fıkıh ilmini Ebû Hanife’ye medyûndurlar” sözü, hat sanatı bağlamında Hâmid Bey için söylenirse mübalağa edilmiş olmaz. Zira bugün sanatın merkezi olan İstanbul’da ve Anadolu’da hüsn-i hatta dair her çabada onun ve yetiştirdiği talebelerin izini görmek mümkündür. Zaman onun kısıtlı imkanlarla sürdürdüğü çalışmaların ne kadar büyük bir ehemmiyeti haiz olduğuna şahitlik edecektir.