Kimilerine göre baba; atadır, yârdır, sığınılan en güvenli limandır. Şefkatiyle iç ısıtan, sevgisiyle can veren, tüm dertlere dermandır. Belki de gölgesi yeten koca bir çınardır. Kimilerine göre baba; bilhassa kız çocuklarının kabuk bağlamayan, kanadıkça kanayan yarası, en hassas ve en kırılgan noktası, belki de en büyük kavgası, derin bir kalp sızısı. Benim içinse koca bir boşluktu babam. Benim babam yaşarken ölenlerden aslında. Beni yıllarca baba sevgisinden mahrum bırakan, arkamda dağ gibi babam var diyemediğim…”
Hazan… Henüz dokuz yaşında, babasına ihtiyacı olduğu bir dönemde arasına duvarların örüldüğü bir baba-kız ilişkisinin kahramanı. Koca bir boşluktan ibaret olan hayatına alacağı insanları da etkileyecek bu babasızlığın temeli, Hazan’ın ruhunda yıllar boyunca kapanmayacak bir gedik oluşturur.
90’lı yılların kaleme alındığı Hazan Mevsimi; Hazan’ın mutsuzluğundan, yıllarca süren sıkıntılı yaşam mücadelesinden beslenir. Yaralı bir çocuğun yetişkinliğe evrilen sürecinde ailenin, ruhumuzdan atamadığımız o derin yarasını satır aralarında yansıtarak hüzünden yola çıkmış, derinlikli bir yaşam yolculuğu bu.