O gece bir yıldız doğdu. Yahudi bilginleri son peygamberin doğduğunu bu yıldızdan anlamışlardı. Dedesi O’nun adını Muhammed (sav) koydu. Yerdekiler ve göktekiler O’nu övsün istiyordu. Babası O’nu hiç görmedi. Annesi yalnız altı yıl sevip okşayabildi. Dedesinin gözdesiydi. Ebu Talip’in gözbebeği, Mekke’nin “güvenilir” delikanlısıydı. Ama o her şeyden öte Allah’ın en seçkin kulu, sevgilisiydi. 40 yaşına geldiğinde kendisine peygamberlik görevi verildi.
Kavmi işkenceler yaparak O’nu ve sevenlerini Mekke’den çıkardı. Taifliler O’nu taşladı. O yine de “Allah’ım onları doğru yola ilet. Çünkü onlar bilmiyorlar.” diye dua etti.
Allah elçisini yardımsız bırakmadı. Medineliler O’nu bağrına bastı. Çok geçmeden on binlerce yürek O’nun sevgisiyle coştu. 63 yaşına geldiğinde Kâbe’de yaptığı veda konuşmasında dinleyenlerin sayısı 100.000’i geçmişti. Eşsiz yaşamı tüm çağlara ve coğrafyalara örnek oldu.
O, zor koşullar altında üstün bir başarıya kavuşmuştu. Zaten gerçek başarı da buydu. Eşsiz yaşamı tüm çağlara ve coğrafyalara örnek oldu. O’ndan önce ve O’ndan sonra hiç kimsenin hayatı onunki kadar ayrıntılı kaydedilmedi. Sayısız kalem O’nu yazmakla şereflendi.
Yazar Fatih Okumuş da bu kalemlerden. Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi ve Mısır el-Ezher Üniversitesi mezunu Fatih Okumuş, Türkiye’de ilk kez genç okurlara özel bir sîret çalışması yaptı.
Kendini genç hisseden tüm okurlar için…