İnsan dünyaya ölüm kaygısı ile birlikte düşer, ölüm gelip son sözünü söyleyene kadar bu kaygıyı benliğinin en derininde saklar ve bunun üstesinden gelmek için çaresizce çırpınır. Bu yüzden insanlığın en kadim dini gelenekleri insan türünün yeryüzündeki trajedisini ölümle ve ölümün üstesinden gelmek için verilen büyük bedel ile başlatırlar.
Yine insanın kurguladığı en kadim mitolojiler insanın ölüm ile olan savaşı üzerine sayısız anlatılar üretirler. İnsanlık tarihinin kayıt altına alınmış en eski mitolojik anlatısının ölümsüzlük arayışı hakkında olması, bir rastlantının ötesinde, kaderin ve tarihin insana verdiği anlam dolu bir mesaj gibidir.
Ancak insan, işini her zaman dinlere ve mitolojilere bırakmaz. Bütün umudunu öte dünyaya bırakmak yerine kadim geleneklerde içkin olan umudu bilime de taşır ve neredeyse bilimin ve teknolojinin tüm olanaklarını ve araçlarını ölümün üstesinden gelmek için araçsallaştırır, bu uğurda büyük servetler harcar ve adı efsanelerde geçen meçhul bir bitkinin veya suyun kaynağına ulaşmak için en sarp dağları ve en geçilmez ummanları aşar.
Elinizdeki kitap dinler, mitolojiler, bilim ve kahramanlar üzerinden insanoğlunun ölümsüzlük arayışını akıcı bir dille okuyucuya sunuyor.