Hukuk felsefesi, hukuka ilkesel bakmayı öğretir. Depremler, volkanlar, savaşlar ve kuraklık gibi kırılmalara sebep olan istisnaî durumlar olsa da ilkesel bakma asıldır. İstisnadan kural yapılmaz. İstikrar ilke ile oluşur. Ne kadar çok istikrar olursa o kadar iyidir. Bazı ülkelerde depreme dayanıklı binalar yapılması gibi ülkeler arasında saldırmazlık antlaşmaları da istikrara ve huzura katkıda bulunur. İlkeleri bilmek gerekir. Aristoteles Metafizik kitabında der ki, felsefe ilkelerin ilmidir. Usul de ilkeler cümlesindendir. Cüz bütünden bir şeyler taşır. Bu her alanda böyledir. Karafi (ö.684/1285), çevirisini yaptığımız el-İhkam adlı genel usul kitabında der ki: “Fıkıh usulü bilmeyenin fetva vermesi caiz değildir!” Bu çarpıcı bir sözdür, ancak usulsüz fetva verenler çoktur. Usulsüz hüküm verenler çoktur. Usulü derinleştirmek lazım. Usulü biraz yenilemek lazım. Usulün eskiyen yönlerinin görülmesi için biraz eleştirel bakmak lazım, dökülen dökülür. Çoğunluk eskiyi savunuyor biz de öyle yapalım diye pragmatist ve hamasi yaklaşımla fıkıh usulü bir yere varamadı, olaylara ilkesel bakılamadı, adalet ilkesine yeterince yer verilmedi. Bu eksiklikler giderilebilir. Bunun için İslam Hukuk Felsefesi kitabımız bir başlangıç sayılabilir.