Şüphesiz insanı en iyi tanıyan en iyi bilen bütün hal ve hareketlerini kontrol eden Allah Teâlâ'dır. Çünkü insan Allah Teâlâ'nın eseridir. Allah Teâlâ'nın sanatı kudreti celâl ve azameti maddeten küçük fakat manen dünyalar kadar geniş olan insanın zatında tecelli etmektedir.
Bu çerçevede düşünüldüğünde kadını en iyi tanımanın ve en iyi tarif etmenin ancak Kur'ân'ın beyanları ile mümkün olacağı şüphe götürmez bir gerçektir. Yaratılışta üreme ve çoğalmada hayatın merkezinde olan kadın tarih boyu hep sosyal hayatın içinde ve merkezinde yer almıştır.
İnsanlığın ve bütün toplumların ihyasına gelişmesine huzur ve saadetine hayat suyu veren kadındır. Aile kurumunun inşasında ve gelişmesinde aslî unsur olan kadına annelik imtiyazı lütfedilmiş insanoğlunun nesli onun zatına emanet edilerek ona üstün paye ve makam verilmiştir.
Kadın hem aile hem de toplum için bir rahmettir. Nesillerin yetişmesinde en büyük emek ve çabayı o sergilemektedir. Cemiyetin hamurunu yoğurup şekillendiren cemiyetin fidanını sulayan odur. Onun soluğu ile cemiyet dirilmektedir. Bu özelliğinden dolayı İslâm kadını baş tacı etmiş ve onu erkeklerden daha hürmete layık görmüştür.
Hz. Havva'nın işlediği hatanın bütün kadınlara sirayet ettiği şeklindeki Hıristiyanlık telakkisine sanal özgürlükler adı altında kadının nazik ve narin yapısını sömüren insafsız anlayışa eşit haklar ve eşit şartlar sloganı ile biyolojik yapılarının üstünde onlara ağır işler yükleyen merhametsiz zihniyete karşı "Kadına Kitâbî Bir Bakış" büyük önem arz etmektedir. Kur'ân ve Sünnet ışığında kadını tanımak ve tanımlamak onu konumunu tayin etmek en doğru ve en adil yaklaşımdır.