-Sarıkamış’ta donan, Balkanlarda yanan yürekler-
“Ah! Serde vatan ve hürriyet, gönülde yâr. Vuruşarak ölmek ere yaraşır da, düşmandan yana kâr!”
Gecenin karanlığından sonra nihayet şafak söktü. Zemheride kış çok ağırdı... Dağlar, kardan kıyafetlerini ekim ayından itibaren giyinmiş, yerler katmer katmer karlarla dolmuştu. Sert esen rüzgarlarla birlikte sabahın ayazı her taraflarını yakıyor; Tevfik ve üç arkadaşı en son güçlerini kullanarak yürüyorlardı. Yol üstünde portatif kürek parçalarına, karın altından görünen potinlere, ekmeğini paylaşırken donan askerlere, bazı askerlerin kucaklarında silahlarıyla kıvrılarak yatmış halle- rine, mataralara, kırılmış cephane sandıklarına rastladılar. Azap duyarak içlerinden yürüdüler. Bunlar iyiye alamet değildi. Sis azaldıkça bu görüntüler çoğaldı. Askerler buzdan heykellere dönüşmüş, üzerlerini kardan kefenler örtmüştü.