“MÜBAREK BELDELERİ ZİYARET EDENLER ÜMMETİN ELÇİLERİDİR”
‘HİCÂZ EDEBİ’ KEŞKÜL’ÜN 39. SAYISINDA
“Coğrafî olarak Mekke-i Mükerreme, Medîne-i Münevvere ve Cidde sancaklarından oluşan Hicâz vilâyeti, iki haremi ifade eden Haremeyn tâbiriyle anılmış, genellikle Haremeyn-i Şerîfeyn, Haremeyn-i Muhteremeyn ve Haremeyn-i Muharremeyn diye vasıflandırılmıştır. Fakat ecdâdımız, Haremeyn veya Hicâz’a çoğunlukla Kudüs-i Şerîf’i de dâhil etmişler, Fahr-i Kâinât Efendimiz tarafından diğer beldelere üstünlüğü tasdîk edilen bu üç haremi nâmus addeylemişlerdir. Dolayısıyla Harem hududlarına dâhil olmanın kendine mahsus bir edebi sözkonusudur.”
Keşkül Dergisi 39. sayısında “Sakın Terk-i Edepten...” diyerek ecdâdın Hicâz edebini anlatıyor. Hac kafilelerinin mübarek topraklara gitmeye başladığı şu günlerde, hac ve umre ile ilgili ilmihal bilgilerinden ziyade, kulun o beldelerde ve geri döndükten sonra nasıl bir duruş sergilemesi gerektiğinin de altının çizildiği Hicâz Edebi sayısı, hacı adayları için mühim bir rehber niteliği taşıyor. Osmanlı pâdişâhlarının Haremeyn’e hizmetleri, vâlide sultânların akıl almaz vakıfları, Nûreddin Zengî gibi Selâhaddîn Eyyûbî gibi Müslüman devlet adamları ve komutanlarının yaptıkları hizmetlerin derinlemesine işlendiği derginin yeni sayısında sadece bedenleri ile değil, aşk ile o mübarek beldeleri ziyaret eden veya ziyaret arzusuyla yanıp tutuşan ecdâdımızla alâkalı pek çok güzel misale yer verilmiş.
“Mübarek beldeleri ziyaret edenler ümmetin elçileridir. Nasıl bir pazarlık yaptılarsa döndüklerinde memlekete o yansır.” cümlesi, 39. sayının muhtevasını anlamak açısından büyük bir önem arz ediyor. “Allah Teâlâ’nın, kendilerine ne kadar yakın olduğunu unutup sevap tüccarlığına soyunanlar, sırf bir tavaf daha fazla yapmak ya da Hacerü’’l-Esved’i öpmek için insanları sıkıştırıp ezenler, bu fiilleriyle o mübarek beldelerin gadabını celbederler ve avdetlerinde ülkelerine o yansır.” denilirken ümmeti ümmet yapan her fiile şirk deyip intizâmı sağlamaktan âciz olanlara ve mü’minin bu vaziyet karşısında nasıl bir davranış sergilemesi gerektiğine kadar birçok konuya da temas ediliyor.
Hac ve haccın sırları, Tekke Edebiyatında Mekke Medine, Haremeyn’in Osmanlı’ya dâhil oluşu ve elimizden çıkışı, Surre-i Hümâyun, Kisve-i Şerîfe, Cennetü’l-Bakî’, Hicâz Demiryolu, Hicâz hâtıraları gibi konuların işlendiği dergide bulunan yazarlardan bazıları ise şöyle:
Prof. Dr. Mustafa Kara, Ravza-i Mutahhara’da sahur vakti yazılan bir eseri, el-Muhkem fî Şerhi’l-Hikem’i ve müellifini tanıtıyor. Prof. Dr. Ahmet Şimşirgil, Haremeyn’in Osmanlı’ya geçişi ve Osmanlı Sultânlarının hizmetlerini, edebini anlatıyor. Şırnak Müftüsü Ahmet Özkan, hac ve umre maksadıyla Haremeyn’e gidenlerin dikkat etmesi gereken hususları detaylarıyla ortaya koyuyor. Ali Tunç, “Kudüs’leştiremediğimiz Dünya İsrail’leşiyor” derken, Ayşe Sevim Medîne Müdâfii Fahreddîn Paşa nezdinde Haremeyn’in elimizden çıkışını dokunaklı anlatımıyla okuyucuyla buluşturuyor. Daha pek çok yazı ve kalem erbâbının yer aldığı Hicâz Edebi sayısı, fotoğraf, resim, minyatür, hüsn-i hat ve tarihî vesikalardan müteşekkil tezyînatı ile de göz dolduruyor.