Filiz 20 yaşında bir üniversite öğrencisidir. Kendi bedenine doğru yaptığı haz dolu yolculuğun ardından tabularla en başta da bekâret olgusuyla yüzleşmek zorunda kalır. Ama onun teslim olmaya niyeti yoktur. Çelişkileriyle hesaplaşmak adına içsel bir isyan başlatır. Tanıştığı yeni insanlar sayesinde de kendi gerçekliğinin farkına varır.
Aniden vücuduma çullandı. Teslim olmayan şehri zaptettikten sonra üç gün yağma hakkı kazanmış bir asker gibi saldırdı bana. Bir an önce tüm ganimetlerini almak istiyordu sanki. Kapılar tekmelendi. Camlar kırıldı. Çekmeceler yerlere saçıldı. Vücudunun hızlı devinimini anlayabiliyorum. Ama yüzündeki ifade biraz kanıma dokundu açıkçası.
O anların benim tarafımdan yönlendirilmesini hazmedemiyordu. Karşımdakinin kim olduğu önemli değilmiş gibi davranmam bardağı taşırdı. İşte tam da o akşam pes etti ve dışarı çıkmak istedi. Ozan benim topraklarımda elinde tuttuğu son kaleyi de kaybetmiş hissine sürüklenmişti.
Bu roman insanın kendisini esir eden yabancılaşma duygusundan kurtulmaya ve özüne müdahale etmeye karşı duyduğu korkunun hikâyesidir. Kimileri bu korkuyu yener kimileri vazgeçer. Ama herkes bir bedel öder...