"Nurettin Topçu hocamı ilk defa 1959 yılında İstanbul Erkek Lisesi'nin Boğaz'a bakan bir sınıfında gördüm. Hafif başını kaldırarak (zaten hep öyle yürürdü) sınıfa girer yoklama yapar günün dersini anlatmaya başlardı. Psikoloji hocamız Keysi Hanım gibi onun da sınıfa kendiliğinden yayılan bir otoritesi vardı; hakiki hocalardan sirayet eden bu hali bizim yaramaz laubali tavırlar içine girmemize mâni oluyordu.
Birçok eserin sahibi olduğundan haberimiz yoktu şahsiyeti hakkında da bilgi sahibi değildik ve o bize kendisinden hiç bahsetmedi. Zaten onu hiçbir zaman arkasında kalabalıklar toplanmasından hoşlanan bir fikir adamı hüviyetiyle görmedik. Hayatı boyunca Bergson'un bir makalesinden alıntıladığı 'onların varlıkları bir çağrıdır' ifadesini şiar edinmiş gibiydi."
Hareket dergisinde de yazıları hikâyeleri yayımlanan Muzaffer Civelek kırk yıl sonra hocası Nurettin Topçu'yu anlatıyor.