Çocuklarına hikâye ve masal anlatan bir babayım. Onları Türk-İslam medeniyetinin kodlarını taşıdığını düşündüğüm kahramanlar ve onların etrafında kurguladığım hikâyelerle, masallarla büyütmeye çalıştım. Çoğu zaman bu anlatılara Hz. Ali ve onun efsanevi kılıcı Zülfikar da dâhil oldu. Aslında çocukluğum Hz. Ali Cenknamelerini dinleyerek de geçmedi. Benimkisi biraz da millî-dinî bir hassasiyet, daha ötesi ise ehl-i beyt muhabbeti.
Anlatılarımın Zülfikar’ı “çatallı” veya “çift dilli” bir kılıç. Kimi zaman bir çatalından ışık diğer çatalından ateş saçıyordu. Dinin, adaletin ve mazlumun koruyucusuydu. Çift dili ile bazen söyleşiyor bazen dilleşiyordu. Çocuklarımın Zülfikar’a duydukları muhabbet ve hayret Zülfikar’a dayalı anlatılarıma ayrı bir zenginlik kattı. Kâh kıssahan kâh meddah gibi aldım elime tahtadan Zülfikar’ımı başladım çalmaya. Öyle ki aldığım tahta Zülfikarlar hâlâ en değerlimiz olarak durmakta.
Çocuklarımın çift dilli Zülfikar’ını nihayet ilmî kimliğime mağlup olarak 2018’de bir bildiri ile sundum. Muhayyilemdeki birçok anlatının eski şiir ve hikâye geleneğimizde olduğunu görmek müşterek birikimin genetik kodlarını taşıdığım için beni mutlu etti. Bu yazıdan aldığım olumlu dönüşler bunu genişletip bir kitap hâline getirme noktasında cesaret verdi. Böylece elinizde tuttuğunuz Bir Kılıcın Şiiri: Lâ Seyfe İllâ Zülfikar ortaya çıktı.
Bu çalışma aslında bir yönüyle Zülfikar’ın hikâyesidir. Bu hikâyenin çıkış noktasını Hz. Ali etrafındaki anlatılar ve edebî metinler bilhassa manzum olanları oluşturmuştur. Dünyada hiçbir kılıç inanca, hayata, kültüre, sanata ve edebiyata Zülfikar kadar tesir etmemiştir. İslam dünyasında zamanla bir sembol hâline gelen Zülfikar, başta edebî ve sanatsal metinler olmak üzere hayatın her sahasında karşımıza çıkan bir simge, motif ve figür olmuştur. Bu kitapta sizi her türden dinsel, mezhepsel tartışma ve kaygılardan uzak bir şekilde Zülfikar’ı tüm kimlikleriyle okumaya davet ediyorum.