Duyduklarımın etkisinde kalmıştım. Suikast girişimi, babamı tekerlekli sandalyede yaşamak zorunda bırakmıştı.
“Size ateş̧ açanlar yakalandı mı?” diye sordum.
Babamın suratı asılırken cevap nedense annemden geldi: “Hayır kızım. Polis olayı aydınlatmak için çok çalıştı ama hiçbir sonuç̧ elde edilemedi. Faili meçhul bir dosya olarak kaldı.”
“Biraz tuhaf değil mi? Bu denli ünlü bir adamı öldürmeye kalkışanlar nasıl olur da yakalanmaz ve dosya kaldırılır?” diye söylendim.
Annem cevap vermedi, sadece babama kısa bir bakış̧ attı. Bu defa anneme sordum: “Peki Fazıl Bey babamla ilgilendi mi?”
******
Elimde olmadan içimi kıskançlık hissi kapladı. Genç̧, yakışıklı ve zengin bir adamdı. Kim bilir hayatına kaç̧ kadın girmişti. Bunu kabullenmek zorundaydım. Yine de içimde kök salan kıskançlık duygusunu kolay yenemedim. Benim için o ilkti. Onun son sevgilisi olacaksam, bunun en az onun ilkim olması kadar kıymetli olacağına karar verdim. Batu’nun geçmişine değil ikimizin geleceğine odaklanmalıydım.
Yayınevinin notu:
Usta yazar Osman Aysu bu defa eskiden sakızların içinden çıkan hologram resimler gibi yön değiştirdikçe farklı görünen bir roman kurguladı. Aşk ve Polisiyeyi sanki iki ayrı kitapmış gibi birleşik anlatınca, ortaya dual duygular yaşatan eşsiz bir eser çıktı. Bir yönden bakınca aşk romanının içine nefis bir şekilde monte edilmiş polisiye roman hissi verirken, diğer yönden bakınca ise muhteşem bir polisiye romanın içine çok çarpıcı aşk hikayesi kurgulanmış demek mümkün. Karar sizin.