“Babam hep ‘İyi Alman yoktur,’ derdi. Herhalde bunu anlamak çok zor değil; İkinci Dünya Savaşı’nda beş yıl boyunca onlarla savaşmıştı.
Aslında bu görüş onun kuşağında oldukça yaygındı: Alman ruhunda bir sorun olduğuna inanılırdı; Tötonlardan kalma bir tür ölümcül
kusur. Başlarda bu konuyla pek ilgilenmedim, kendi hayatımla fazlasıyla meşguldüm. Sonra düşündüm; hem Almanlar hem de Naziler
vardı ama bu ikisi aynı şey değildi. Daha sonraları Almanların üçte ikisinin –yirmi milyon kadar kişi– hiçbir zaman Nasyonal Sosyalist
Alman İşçi Partisi’ne, yani bilinen ismiyle Nazi Partisi’ne oy vermediğini öğrendim. … Sağ-kanat partileriyle kurulan koalisyon sonucu
1933 yılında iktidara geldiğinde, Nazi Partisi’nin kayıtlı üye sayısı iki milyon kadardı. … Peki ya Nazilere oy vermeyen ama yine de Nazi
korku rejimini, ardından İkinci Dünya Savaşı’nı yaşamak zorunda kalan ve hepsi sona erdiğinde, Naziler tarafından işlenen vahşetin,
imha kamplarının ve diğer korkunçlukların giderek daha fazla ortaya çıkmasıyla tüm dünyanın hakaretlerine maruz kalan Almanların
üçte ikisi ne olacak?
Uzun yıllar boyunca ara ara Nazi dönemi üzerine çalıştım; önceleri BBC’ye hazırladığım tarih belgesellerinde, daha sonra yazdığım
kitaplarda. Şimdi nihayet bunca yıldır kafamı kurcalayan konuya geldim: O üçte ikiyi nereye koyacağız?
Korku rejimi güç kazandıkça Nazi olmayan Almanların çoğu dikkat çekmemek ve ailelerini korumak amacıyla ya kırsala taşındılar ya
da komşuları tarafından ihbar edilmemek için rejimi destekliyormuş gibi davrandılar. ... Çoğu tanınmayan yüz binlerce Alman, irili
ufaklı yollarla rejime direnmeye karar verdi: Komünistler, Sosyal Demokratlar, Katolikler, Protestanlar, Quakerlar ve Yehova Şahitleri,
öğretmenler, küçük esnaf, Prusyalı aristokratlar, rahipler, subaylar, fabrika işçileri, anneler, büyükbabalar... Her biri on iki yıldan fazla
sürmeyecek ancak milyonlarca hayata mal olacak bu süre boyunca her gün hayatını tehlikeye attı.
İşçi ve aristokratlar, komünist ve muhafazakârlar, kadın ve erkekler, genç ve yaşlılar arasından mümkün olduğunca geniş bir seçim
yaparak altı kişide karar kıldım. … Kitap boyunca iç içe geçen hikâyeleri, her birinin Nazi tarihinin büyük olaylarını kendi küçük
hayatlarında nasıl deneyimlediklerini anlatıyor. Hepsi de iyi Almanlardı.”
Catrine Clay