İncelemenin amacı yazarların olgu ve olaylara yaklaşımını sergilemek olduğundan, tarihî süreçten çok, etnik kimlik, ulusçuluk akımları ve ortak kültür kavramları üzerinden metinleri okumayı gerekli gördüm. Okumalar sırasında 6-7 Eylül olaylarının tarihî sürecini genel hatlarıyla belirlemenin ve yazarların Demokrat Parti, Adnan Menderes, dönemin basını gibi aktörlere yaklaşımını tespit etmenin faydalı olacağını fark ettim. Çünkü birey-devlet ilişkisi çerçevesinde yazarların hümanist kavramlara mesafesini tayin etmek ancak böyle mümkün olabilirdi.
Tarihî ve siyasi olayları daha iyi yorumlayabilmek, mahiyetini anlayabilmek için üzerinden belirli bir zaman diliminin geçmesi gerektiği hep söylenir. Ben de yüzlerce yıl birlikte yaşamış ve hakikaten kendine has yönleriyle son derece özgün bir yapı oluşturmuş Türkler ve Rumları konu alan romanlardan -kavramların ve kurumların oluşturduğu perspektiften insan ilişkilerini okumanın imkânı olmadığı için- özellikle 1955 senesinin üzerinden otuz-kırk sene geçtikten sonra yazılmış olanları tercih ettim. Çünkü 1980’lerden sonra Türk romancısı artık olayların yaşandığı dönemin ruhunu oluşturan, bakışını sınırlayan kavramlardan uzaklaşmış ve salt insani açıdan meseleyi görebilme yetisine kavuşmuştur.