Rus edebiyatının hiç bir kahramanı ne Raskolnikov (Suç ve Ceza) ne Mişkin (Budala) ne de prens Andrey (Savaş ve Barış) eski Rus insanını hatta bütün Doğuluları Oblomov kadar açıklıkla en özlü yanıyla temsil etmez. Doğu belki de ilk defa olarak Gonçarov'un bu büyük eserinde kendi kendini tanımaya Batı'dan farkını anlamaya başlamıştır. Oblomov çiftliği köleleri olan bir derebeyidir. Köylülerin hazırlayacağı ekmeği yemek için büyütülmüştür. Bu yüzden ekmeğini kendi kazanan insanlar arasında ne yapacağını şaşırır böyle bir hayata hazır olmayan iradesi söner ölüme benzeyen uyuşukluğa gömülür. Ancak Gonçarov büyük romancılarda görülen 'dram karşısında gülümseme'sini hiç eksik etmez; okurunu da gülümsetmeyi başarır. Gonçarov'un bu dev yapıtını okuduktan sonra 'Oblomovluk'un bize hiç de yabancı olmadığını farkedecek iş hayatına karışmış olanlar arasında bile pek çok Oblomov'un bulunduğunu göreceksiniz.