Oğuz Atay’ın yapıtlarında saklı anlatı desenleri, yazı, oyun, eylem, vicdan, içeri ve dışarı gibi sözcükler etrafında açığa çıkar. Metinlerin içerik ve biçiminden daha eski böyle desenleri birleştirdiğimizde bir yazarın mizacına ve onun yapıtına dair bazı ayırt edici kıvrımlara ulaşırız. Yazarın kendisini tekrar ederken farkını da dile getirdiği desenlerin etrafına anlatı dünyasının parçası olaylar, eylemler, fiiller ve failler yerleşirler. Tüm yapıtını kararlı biçimde kat eden bu çizgiler sayesinde, yazar, anlatıcı ve anlatı kahramanları yanında anlatının da kişiliğini, huylarını ayırt edebiliriz. Böylece yazarın kendine özgü yollardan tasvir ettiği bir edebi manzaradaki derinlikler ve yükseklikler ortaya çıkar.
Özgür Taburoğlu, Oğuz Atay’ı okurken yazarın yaşamöyküsüyle fazla ilgilenmeden, metinlerindeki temel izlekleri aralamayı deniyor. Eserlerindeki olay örgülerine odaklanmadan, yazılarında saklı yer ve zaman şekillerini belirlemeye çalışıyor. Yaşamı yazısından ayrı olmayan bir yazarın resmini çiziyor.