“...Göğsü inip inip kalkıyordu. Yanıbaşındaki yumurtaları aklına geldi. İçlerinde yavruları vardı ve yumurtalarından çıkıp büyüyeceklerdi daha sonra. Kanatlarını kullanarak çevirmek istedi, olanaksızdı. Gücü tükeniyor, nefes alamıyordu. O an korkunç tehlikeyi, o ateş denen olguyu aklına getirdi. Yumurtalardan çıkacak yavrularını göremeyeceğini, özgür ormanlarda, kayalıklarda vücudunu uçarken kucaklayan ova yelini hissedemeyeceğini düşündü. Son defa yumurtalarına baktı ve kendini ısınan toprağa bıraktı. Alevler yarı açık gagasını, donuk gözlerini yalayıp geçerken o artık yaşamıyordu...”