Beşiktaş’tan Balmumcu’ya doğru çıkarken sağdaki metruk ve harap haldeki binayı görmeyenimiz yoktur. Buradan gelip geçenler acaba bir zamanlar bu büyük konakta Trablsugarp’tan İstanbul’a davet edilmiş ve çeyrek asır burada padişahın daimî misafiri olmuş bir Şâzelî şeyhinin kaldığını bilirler mi? 1903 yılında Dâr-ı Bekâ’ya irtihal eden bu meşhur şeyh, konağın az aşağısında Osmanlıların kurucu ismi adına kendisine tahsis edilen tekke ve caminin haziresinde zarif bir türbede ebedi istirhatgâhındadır şimdi. Şeyh Muhammed Zâfir el-Medenî; Sultan II. Abdülhamid’in son derece hürmet ettiği ve arada sırada Cuma selamlıklarına katılmak suretiyle ziyaretine geldiği bir Şazelî-Medenî şeyhidir. Libya, Tunus, Fas ve Cezayir bölgelerinde muteber bir isim ve haklı şöhrete sahip bu âlim ve fâzıl şeyh adına kurulan tekkede 1925’e kadar Şâzelî usûlü ile zikirler yapıldı ve virdler okundu. Mağrip ve Maşrık Arap bölgelerinden gelen; Cemaleddin Efgânî, Muhammed Abduh, Muhyiddin el-Cezâyirî ve Mekke Şerifi Abd-i İlah Paşa gibi daha nice önemli şahsiyet burada misafir edildi… Mağrip memleketlerinde Fransız sömürgesine karşı Şâzelî-Medenî tarikatı mensupları aktif bir direnişi organize etti, Tunuslu Hayreddin Paşa gibi İslam âleminde şöhret bulmuş ilim ve siyaset adamı bir zât Şeyh Zâfir sayesinde İstanbul’a geldi ve kısa sürse de Osmanlı payitahtının en zirve noktasına; sadrazamlık makamına getirildi. Siyaseten bu derece önemli misyonlara sahip olan şeyh, mistik şahsiyeti ile sarayı da etkilemiş ve saygın bir konum kazanmıştı. İşte, Şâzelî şeyhi Zâfir Efendi ve Osmanlı hizmetindeki faaliyetleri hakkındaki Neslihan A. Kaya’nın bu kitabı konu hakkındaki ilk kapsamlı monografi olma özelliğini taşıyor.