Batı'nın çarpraz ve didişik felsefe hatları kökte ya Sokrates ya Platon ya da Aristo'ya çıkar... Zaten bunu böyle gören Batılının kendisidir...
Üçlü bir sacayağı; bir ayak Sokrates bir ayak Platon ve bir ayak Aristo... Ve bu sacayağının üzerinde Batı felsefe bütünü... Yıkmak isteyen önce bu üçlü sacayağını gözüne kestirmek zorunda... Göz kestirmekten muratsa tanımak... Tanıyınca insan ya sever ya da soğur. Soğumanız için ondaki pisliği deşecek bütün fikrin hançeri idrakinizde olmak zorunda... Yoksa nefret etmek için yanaşır ama seversiniz!
Hani kadim mitolojilerde bir ejderha figürü vardır. Hedefe varmak için kahramanımızın onu öldürmesi şarttır. Ama bu cedelde illaki ejderhanın gözüne bakmayacak... Zira bu ejderhanın en tehlikeli yanı ne dev gövdesi ne alev püskürten ağzı değil... Neresidir peki? İçine bakıldığında bakanını efsun eden gözleri! Aynen böyle; Batı felsefe ejderhasını gözlerine bakmadan geçebilecek kahramanlara ihtiyacımız var. Yoksa nicesi öfkeyle üzerine abandığı bu ejderhanın bilinçli-bilinçsiz aşığı olup çıkıyor. Üçüncü bin yılda insanlığın kahraman mütefekkirleri Batı felsefesindeki pisliği ortaya dökebilenler arasından çıkacak... Pisliği ortaya dökmek için onu görecek göz olacak tabi... Ejderhanın gözlerine bakmadan ondaki pisliği görecek gözler...
Elinizdeki bu eser işte bir de en temelde Batı felsefe ejderhasının gözleri içine bakmadan ondaki pisliği dökecek göz olmak Hiç değilse o gözü göz göz örecek nazarlardan biri olmak iddiasıyla kaleme alındı...
Bu iddia hem elinizdeki bu eserin hem de ondan önceki ve sonraki serileri ile "Batı Felsefe Tarihi" mizin iddiası...
Allah ve Resulü'ne tam bağlı kaldıktan sonra perva denilen şey bizim için berhava olmuş şeydir!