Dünya tarihinin ilk klasik eserlerinden biri olan Roma İmparatorluğu’nun Gerileyiş ve Çöküş Tarihi “modern tarih bilgisine dair ilk büyük katkı” olarak tanımlanabilir. Amerika’nın seçkin bilim insanlarından biri tarafından oluşturulan bu parlak özetin amacı, bu dünyaca ünlü başyapıtın özünü sunmak ve okuyucuya Moses Hadas’ın da belirttiği gibi “…onu, daha sonra Roma tarihinin ders kitabına indirgemek değil, okura Gibbon’ın esaslarını ve ana temasını sunmaktır”.
Gibbon 1764’te bir Avrupa turundaydı ve o yılın 15 Ekim’inde Roma’da şunları kaydetti: “Capitolinus’un yıkıntıları arasında oturup derin derin düşünürken... Aklıma ilk olarak şehrin gerileyişini ve çöküşünü yazmak geldi.” Konuyla ilgili önemli çalışmalara 1770’te başladı ve 1776 Şubat’ında çalışmasının ilk cildi yayımlandı ve anında takdir ile karşılandı. Altıncı ve son cildin son sayfasının son satırlarını 27 Haziran 1787 gecesine kadar “on bir ile on iki saatleri” arasında yazdı.
Gerileyiş ve Çöküş neredeyse -Traianus’tan (İS 180) Constantinopolis’in Türkler tarafından ele geçirilişine kadarki- 1300 yılı tamamen kapsar. “Konusu” diye yazar Moses Hadas, “kayda geçirilen tarihin -sadece bir milletin değil, aynı zamanda kadim, zengin ve yıkılmaz gibi gözüken bir medeniyetin dağılması- en büyük olayıdır. Görkemli mimarisi ve dilinin ihtişamı, konusunun ihtişamına uygundur ve literatürümüz bu engin nesirden daha soylu bir anıta sahip değildir. Ve geçmişin önemli deneyimine kayıtsız, muhteşem söyleyişinin büyüsüne sağır olsak bile, Gibbon tekrarlayan askerî ve siyasi zorluklara karşı insan tepkisinin daimî kalıplarına ilişkin kavrayışlarıyla sürekli gündemde kalmaya devam ediyor. O bir klasik, bir kronikçi olduğu kadar filozof da olduğu için yerel olanla ilgilendiği ölçüde evrenselle de ilgileniyor.”