“Sanat ve Geometri” yazarı William M. Ivins’in Metropolitan Müzesi Baskı bölümünün başındayken Antik eserler arasında geçen çalışma sürecinde edindiği 30 yıllık deneyiminin ürünüdür. Alman Geç Gotiği temsil eden ressam Dürer’in baskılarını incelerken karşılaştığı farklı perspektif, onu geometrinin içinden sanata bakmaya yönlendirmiştir. O dönemde sanatın başvuru kaynakları olan Wölfflin ve Kandinsky’nin metinleri, yazarın Sanat ve Geometri’ye bakışını daha yaratıcı bir irdelemeye götürmüştür. Biz de sanat ve geometriye getirdiği yaratıcı boyut nedeniyle William M. Ivins’in tarihsel öneme sahip metnine bir okuma çalışması yaptık. Okurlarına geometrinin içinden uzamsal bir sanat filozofisi sunan kitapta klasik sanatın neden basmakalıp oluşuna dair bilgiler edinirken, sanat ve geometrinin birbiri içine geçmiş hikâyesinin sanatı nasıl hareket ettirdiğini gördük. Burada önemli olan, geometrinin mimarlarının sundukları doğrultusunda yaratıcı olanı hangi sanatçıda ve neden bulabildiğimizdir. Her iki alanın ortak imgeleri sayesinde birbirini içeren olgusal farklılıkların sanatçı filozoflar tarafından bulup çıkarılması en önemlisi bunun alımlayan kişi tarafından fark edilmesidir. Bu anlamda “Sanat ve Geometri” yayınlandığı tarihte ilerici bir yeniden okuma yapıyor. Klasik sanatı iyi bilen Ivins, eidietik yapısı aracılığıyla Yunan sanatı için yıllarca söylenen abartılı sanat söylemlerine karşı çıkıyor. Alberti, Cusanus ve Kepler, Desargues ve Pascal’ın geometrik keşiflerinin sanat filozofisine katkıları sanat eserleriyle olan ilişkisi ile güçlü analojik bağlar kuruyor. Bu bağlar sayesinde geometrik dönüşümün, sanatın uzamsal filozofisini resim sanatı içerisinde sürekli var etmesi gerçeğiyle karşılaşıyoruz. Kitap, sanat filozofisine getirdiği uzam boyutuyla bugün çok sık konuşulan kuantum gibi fizik ötesi yaklaşımların bir ön çalışması niteliğindedir. İleri geometrinin sınırsızlık ve devinim içeren kavramları sanatın yorum gücü ile birleştiğinde izleyiciye farkındalık dolu bir bilinç sağlıyor. Bu bilinç sayesinde dünya kurulduğundan beri oluşan sanat eserlerinin yaşamdaki varlığı netleşiyor. Sanatın yaşamsal karşılıklarından daha derin, entelektüel boyutuna geçiş sağlanıyor.