“Benim Don Sandalio’m dernekte satranç oynayan değil, diğeri; beni ruhumun derinliklerine sokan, peşimi bırakmayan Don Sandalio; onun hayalini kuruyorum, hatta onunla birlikte acı çekiyorum.”
İnsanlara ve aptallıklarına katlanamaz hale gelen bir adam, sahil kenarında inzivaya çekilir fakat burada da insanlardan sıyrılamaz. Her gün gittiği dernekte satrancı adeta kutsal bir görevi yerine getirir gibi ustalıkla oynayan Don Sandalio’yla tanışır. Bu suskun adam, sıradan hayatının en büyük gizemi, çözmek istemediği bilmecesi haline gelir. Hangisi önemlidir: Don Sandalio’nun aslında kim olduğu mu, yoksa anlatıcının zihninde ona biçtiği kimlik mi?
XX. yüzyılın en önemli düşünürlerinden Miguel de Unamuno, hayatının son yıllarında yayımlanan Satranç Ustası Don Sandalio’nun Romanı’nda yaşama dair temel kaygılarını ve kendine özgü roman anlayışını incelikle ortaya koyuyor; benliğin anlamını sorguluyor.