Şehir, mimari ve medeniyet üzerine yazılan bu kitap; insan hayatının çevreyle iç içeliğinin yanında, şehir ve şiirin müessir olduğu felsefi arka planla münasebetini, şehri bir organizma olarak insan-şehir- medeniyet düzleminde ele alan geniş kapsamlı bir çalışmayı içermektedir. Meydana getirilmesi uzun bir zaman alan bu çalışmayı bir kitap hâlinde okuyucuya sunmak istememizin amacını şu şekilde özetleyebilirim: Çağdaş şehirlerin ruhunu kaybederek kentlere dönüştüğü bir vetireden geçerken, kendi gelenek ve değerlerimize ait mazideki bütün tecrübemizi; şehir olgusundaki kültürel köklerimizi çoktan unutup gittiğimizi görmekteyiz. Bu kitapla belki geçmişte kaybedilen şehir-mimari- medeniyet üst perspektifinden, gelenek- mahalle-sokak ilişkisine dikkati çekerek “Osmanlı Şehir Modeli”nin günümüze uyarlanması üzerine bir adım atmış olursak kendimizi bahtiyar addedeceğiz. Bu çalışma “ideal şehrin erdemli bir hayatın anahtarı” olduğundan hareketle; “ideal şehrin paradigması”nı güncelleyerek yeniden teşekkül ettirme esas gayesi üzerine başlamış ve giderek genişleyerek bir kitap hacmine ulaşmıştır. İdeal bir şehir nasıl inşa edilmeli? Bu şehirleri nasıl anlamalıyız? Bütün bunları bazen bir şehir örneğinde (İstanbul ölçeğinde) ele alırken bazen de genel hatlarıyla Türkiye’nin bir problemi olarak ele alıp sizlerle bir yolculuğa çıkıyoruz. Bu yolculuğun sonunda varacağımız netice tabii ki bütün meseleleri çözecek ve sihirli bir formül ortaya koyacak değildir. Ama bu konuda kafa yormuş birisi olarak bazı kapıları aralayıp bizden sonra bu konularda bir şeyler söylemek isteyenlere, bizden öncekilerin söyledikleriyle de birleştirerek daha iyiye ve doğruya varılacak neticelere yaklaştıracağını ümit ediyorum