Yazarın aşka düşmüş toy bir genç adam olarak portresi: Seksus. Yirmili yılların New
York’unun savaş sonrası yokluk ve yoksunluk atmosferinde oradan oraya savrularak
teselliyi dünyevi zevklerde arayan Miller, bu romanda büyük aşkı Mara’yı, beraber
olduğu diğer kadınları ve çektiği ilk yaratma sancılarını anlatıyor, özgür ve özgün bir
varlık olarak, kural tanımaksızın yaşama gayretini sayfalara döküyor. Seksus,
tensellikten zihinselliğe geçişi konu alan Gül Rengi Çarmıh üçlemesinin ilk kitabı ve
Miller’ın yazar kimliğini henüz sahiplenmeden önceki döneminin dökümü. Yirmilerin
buhranlı ve yitik zemininde ilerleyen ve açlık ile arzuyu, aşkınlık ile coşkunluğu ultra-
gerçekçi bir biçimde ele alan Seksus, sonraları medeniyet sorgulamasına girişecek
Miller’ın kişisel başlangıç adımlarını ortaya koyan, kışkırtıcı bir metin.
“Bir gemi su alınca yavaş yavaş batıp dibe oturur; serenler, direkler, arma kopup
gider. (…) Bir zamanlar gemi olan şey adı olmayan yok edilemez bir şeye dönüşür.
Gemiler gibi insanlar da zaman zaman batarlar. Onları bütünüyle dağılmaktan
sadece bellek kurtarır.”
Yüzyılın Yüz Kitabı Seçkisi – Le Monde