İyi tatiller diledi, teşekkür edip telefonu kapattı Metin. Meltem’in söylediği pencereye yöneldi. Araba yerinde olmadığı için rahat yaklaştı pencereye. Evet, aralık perdeden Cemal’in ayaklarını görebiliyordu. İtekledi pencereyi. Açıldı. “Galiba başaracağım” diye düşündü. Açık penceredeki perdeyi kenara çekti, yüzü öbür tarafa dönük uyuyordu Cemal. Etrafa bakınıp Cemal’in üzerine atacak bir şeyler aradı, bulamadı. Aşağılarda küçük taş, toprak parçası ne bulsa atacaktı ama yoktu işte. Şaşkın bakınırken gözü yukarıya takıldı ipteki çamaşır mandallarını gördü. Bulmuştu nihayet. Hemen birkaç tane alıp uyumakta olan Cemal’in üzerine atmaya başladı. Acı vermemek için biraz da dikkatli atıyordu. Elindeki mandalları atıyordu ama hep ıskalıyor, bir türlü tutturamıyordu. Gözü saate ilişti, bir saat olmuştu geleli. Ankara’ya zamanında yetişememe korkusu sardı içini ve o andan sonra mandalları daha kuvvetli atmaya başladı. Cemal yatakta konumunu değiştirip yüzünü Metin’e doğru dönmüştü. Bu iyi işte dedi Metin. Bir mandal daha gönderdi... Yine vuramamıştı. Avcunda bir tane mandal kalmıştı.