“Yaşadık. Hiç utanmadan, “İyi günler,” diledik oğlu kaybedilmiş bir anneye,
artık hiçbir gününün iyi olmayacağını bile bile... Evet, yaşadık, yaşayakaldık belki de başka türlüsünü beceremediğimiz için.’’
Son Sardunyalar
“Sevinçle ağaç dallarına tırmanmak içindir çocukların ayakları darağaçlarında sallanmak için değil...’’
Merih Nesrin Yalçın, 80’ler Türkiye’sine en yakından tanıklık edenlerden, kendini bir nebze kurtarabilmiş, hayata tutunabilmişlerden. Son Sardunyalar’da bunu maalesef ki başaramamış, kaybolup gitmiş, hayatı elinden çekilip alınmışları anlatıyor bize. Onun şahitliğinde, usta öykücülüğünde, sade, samimi ve akıcı dilinde bir dönemi yaşayıp, kayıp ruhların yerine geçiyoruz adeta. Soğuk işkence odalarında, bir kablonun iki ucuna sıkışıp kalmış, hayatta kalabilseler cellâtlarını kokusundan tanıyabilecek bir nesil onlar. İşte tam da bu kokuların peşine düşüyoruz Yalçın’ın öyküleriyle...