Sosyalist Doğu Avrupa’yı çepeçevre kuşatan “demir perde”nin yegane amacı, -yaklaşan sosyalist iflası biraz geciktirebilir umuduyla- içindeki yaratıcı ve girişimci bireylerin Doğu’dan Batı’ya kaçmasını engellemekti.
1989’un ve takip eden yılların önemli olayları neredeyse evrensel bir şekilde sosyalizmin yenilgisi -ve tabii Batı’nın solcu aydın çevreleri açısından ciddi bir kötüleşme- olarak değerlendirilirken, hemen bu olayların daha geniş, küresel anlamı ve açıklaması için entelektüel bir mücadele ortaya çıktı. Kaybeden sosyalizm idiyse, kazanan kimdi?
Bu soruya en bariz cevap: Batı kazanmıştı. Batı, yani ABD, onun Batı Avrupalı ve dünya genelindeki sömürge ve uyduları; ve dünya kamuoyu nezdinde ABD, kapitalizmin en önde gelen temsilcisi kabul edildiği için, kazanan kapitalizmdi.