İslam felsefesi geleneği, meşşâîlik, felsefî tasavvuf ve işrâkîlik olmak üzere üç temel sacayağı üzerinde durmaktadır. Bu temel düşünce alanlarından biri olan işrâkîlik, Şihâbuddîn es-Sühreverdî(öl. 587/1191) tarafından sistemleştirildiği kabul edilen, özgün ve köklü bir düşünme biçimini temsil eder. Bu özgünlüğe rağmen işrâkîlik, İslam felsefesi geleneği içinde en az ilgi gören ve hakkında en az araştırma yapılan alanların başında gelir. Oysa islam felsefesi geleneğinin mütemmim bir parçası olan işrâkîliğin araştırılması, sadece bu düşünce alanının anlaşılması için değil, aynı zamanda, İslam felsefesi geleneğine sunduğu özgün ve köklü katkıların da tespit edilmesine imkân sağlayacaktır. . İslam düşüncesi tarihinde hakikati aramak maksadıyla yola çıkan ve arayış içerisinde iken felsefi kaygıları göz ardı etmeyen düşünürlerden biri de hiç şüphesiz Şihâbuddin Sühreverdî’dir. Sühreverdî’nin İbnSînâ sistemi üzerinden meşşâî felsefeyi eleştirerek klasik İslam felsefesi çizgisinden farklı ve hakikate ulaşmada alternatif bir yol/metod olarak sunduğu düşünce sistemi ise İşrâk felsefesidir. Ortaçağ’da Platon ve Aristoteles felsefelerinin harmanlandığı Yeni Eflatuncu metinlerin İslam dünyasına aktarılmasıyla meşşâî felsefenin İslam düşünürleri tarafından ciddi bir şekilde tetkik edildiği, anlaşıldığı ve geliştirildiği görülmektedir.