Câhız'a göre İslâm öncesi dönemde İranlılar, kültüre ait önemli olayları ve gelecek nesillere kalmasını arzu ettikleri öğüt içerikli metinleri, unutulmaması ve kaybolup silinmemesi için taşlara ve yüksek yapılara kazımışlardır.
Müslümanların tarihinde ehl-i kitap muamelesi gören fakat sonraları Zerdüştîlik bağlamında değerlendirilen Mecusîlerin söyledikleri ya da yazıya aktardıkları metinler ve onların düşünce dünyası bilinmeden, sadece bugünün İran'ı değil, belki orta doğusu da eksik anlaşılmış olur. İslâm öncesi İran inanışını formüle eden “iyi düşünce, iyi söz ve iyi amel” düşüncesinin ışığında söylenen öğüt metinleri üzerine yapılmış olan elinizdeki çalışma, Fars edebiyatının İslâm öncesi özelliklerini ifade etmenin yanı sıra tasavvuf, dinler tarihi, fıkıh, siyaset, felsefe ve eğitim gibi daha birçok konuya ışık tutması açısından önemlidir.
Zerdüşt'ün musikî eşliğinde okunan Gatalar'ının parçaları olan “gâh”lardan, segâh makamına; Zerîr'in bir inanç fedaisi olarak kendini adayışından Kerbelâ olayına; din ve devletin ikizliğinden mahremlerle evliliğe, üretimin düşmemesi için oruç tutmanın yasaklanmasından namaz kılmaya, kurban kesmemekten ateşe aşırı hürmete, ölülerin gömülmemesinden zındıklık kavramına, kabir azabından sırat köprüsü, cennet, araf, cehennem ve güzel yüzlü hurilerin tasvirine, Yunanların Pers kuşu dedikleri horoza duyulan büyük hürmetten sabah erken kalkmaya, ziraat ve çiftçiliğe önem vermekten aklın övgüsüne, hırs devinden kaçınmaktan ayakta bevletmemeye, puta tapmamaktan ezberin değerine kadar İslâm öncesi İran'a ait daha birçok konuya dair bilgiye bu kitapla ulaşacaksınız.
Bu çalışma, zengin içeriğinin yanı sıra; Sa'di, Attâr, Mevlâna ve Hâfız gibi güçlü şairler neden Arap coğrafyasından değil de Acem topraklarından çıktı? İslâm, İran'ın millî damarlarını neden gerektiği ölçüde törpüleyemedi? Son peygamber Hz. Muhammed'e karşı duran Avrupa medeniyeti, neden Zerdüşt'e daha yakın bir ilgi gösteriyor? gibi soruların cevabına da en azından bir patikadır.