“Allah’a giden en güzel yol, Allah’ın mazhar-ı tammı olan insandan geçer.”
Allah, “Ben insanı yarattım ve ona kendi ruhumdan üfledim,” diyorsa kul ile Rabbi arasında çok yakın, çok sıcak, birebir ilişki vardır, diyor Mahmud Erol Kılıç. İçimizden sadece seçilmişlerin yaşayabileceği bir derûnî tecrübeden bahsetmiyor. Başlangıcı kendini bilmek, nihayeti Rabbini bulmak olan bu dikey yolculuğa yaratılmış her "can"ın talip olabileceğini anlatıyor.
Yurt içinde ve yurt dışında sunduğu seminerler ve makalelerden oluşan bu eserde yazar; sosyolojik Müslümanlıktan hakikî kulluğa, felsefe-tasavvuf ilişkisinden gayb problemlerine; insan, kâinat, aşk ve hayata dair geniş bir yelpazede ele aldığı bütün meseleleri, âriflerin, hak erlerinin, hadisler ve kendi içsel tecrübelerine dayanarak oluşturdukları İslam tasavvufu penceresinden ele alıyor.
Tasavvuf Düşüncesi, modern zamanların kimlik bunalımından ve hızlı yaşamlarından nasibini almış; "görme"yi geçelim, derûnuna bakmaya vakti olmayan, kendini kendi referanslarıyla tanımlayamayan günümüz Müslümanına özüne yerleştirilmiş olan ilahî cevheri, kalbinden Rabbine ulaşan yol haritasının merhalelerini ve Dost kokusunu hatırlatıyor. Bilme, akletme melekesinin asıl merkezi olan kalbe işaret ederek yitirdiği kimliğini orada bulacağını müjdeliyor.
Şâh-ı Velâyet Hz. Ali’nin buyurduğu gibi:
“Devası kendindedir insanın…” ve tasavvufun özü de aslında budur.