18. asrın önemli isimlerinden Osmanzâde Ahmed Tâ’ib, klasik Türk edebiyatı şair ve nâsirleri arasında ele aldığı konular bakımından müstesna bir şahsiyettir. Bir yazar olarak tercüme, şerh ve telhîs yöntemlerine ağırlık veren Osmanzâde Ahmed Tâ’ib’in kaleme aldığı eserler arasında, 17. yüzyıl şair, yazar ve Mesnevî şârihlerinden Sarı Abdullah Efendi’nin Nasîhatü’l-Mülûk Terğîbün li-Hüsni’s-Sülûk adlı eserinden telhîs ettiği Telhîsü’n-Nasâyıh’ı, siyasetnâme ve nasihatnâme türünün özelliklerini barındıran bir eserdir.
Osmanzâde Ahmed Tâ’ib, Telhîsü’n-Nasâyıh’ta kuru bir özet çıkarma ameliyesinden ziyade, telhîs ettiği eseri şekil ve muhteva bakımından yeniden düzenleme işine girişmiş, yaptığı düzenlemelerle eserin daha kolay anlaşılmasını ve daha tertipli bir hâle gelmesini sağlamıştır.
Nasîhatü’l-Mülûk’a bir nevi güncellik ve anlaşılırlık kazandırmaya çalışan Osmanzâde Ahmed Tâ’ib, bu yolda telhîsine, farklı kaynaklardan eklemeler yaptığı gibi kendi eserlerinden parçalar da yerleştirmiştir. Hülasa Telhîsü’n-Nasâyıh, sadece bir özet metni değil; kendini var ederken telhis ettiği eseri canlandıran, aslının daha güncel ve kullanışlı bir formunu yakalamaya gayret gösteren başarılı bir telhîs eseridir. Telhîsü’n-Nasâyıh, Nasîhatü’l-Mülûk’u ve kendisini; hem de Osmanzâde Ahmed Tâ’ib ve Sarı Abdullah Efendi’yi kültürel bir devamlılık sürecine katması bakımından da önem arz etmektedir