ÖNSÖZ
Uzun süre kendine gelemedi. Bedeni ağır bir külçe gibiydi. Yarı canlı, yarı cansız, öylesine çöküp kaldı. Ölmüş müydü yoksa? Yok canım, ölmüş olsaydı kaba etleri böylesine ağrır, gözleri tuzlar serpilmişçesine sızlar mıydı? Ya kolları, bacakları?
İçi dışına çıkmıştı sanki.
İlk defa bedenindeki ağrılar ve sızılar mutlu etti onu. Yaşasın, ölmedim işte, yaşıyorum, yaşıyorum, diye haykırdı sevinçle. Bu sesi yalnızca kendisi duysa da umurunda değildi. Ayağa kalkmak istedi, kalkamadı...
Biraz dinlenip kendine gelmesi gerekliydi. O da öyle yaptı.
ZEKERİYA ÇAVUŞOĞLU