“Ah, bu akşam ne kadar mutluyum! Bir kolumda sevgili karım, ötekinde kıymetli Toraman’ım. Onlar birbirinden memnun, ben onlardan, onlar benden... Bu saadet, bu güzel uyum, bu yalancı dünyada binde bir bulunmaz. Bu mutluluğu, feleğin kıskanç gözlerinin çekemeyeceğinden korkuyorum.”
1919 yılında yayımlanan Toraman, Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın aile kurumunu, kadınların 20. yüzyıl başlarında uğradığı haksızlık ve eşitsizlikleri muzipçe eleştirdiği eserlerinden biri. Romanın esasını, baba ve oğulun aynı kadına ilgi duymasından ziyade, eşler arasındaki yaş farkının ve erkeğin birden fazla kadınla evlenebilme hakkına sahip oluşunun yarattığı trajik sonuçlar teşkil ediyor.
Türk edebiyatının önemli natüralistlerinden biri olan Gürpınar, yüz yıl öncesinin tüm gerçekliğini Toraman’da bir ayna gibi yansıtıyor. Aşkı, şehveti ve ihaneti saf gözlerle gören, kalemini o gözlerle tutan yazar, okura da bu yolda öğütler veriyor.