1990 sonrası Türk Sinemasında ölüm olgusunun nasıl yer bulduğuna ilişkin kapsamlı bir araştırma ortaya koyan bu kitap, adeta bir toplumun ölümden kaynaklanan travmalarının psiko-sosyolojik ipuçlarını göstergebilimsel yöntemle ortaya koymaktadır. Zira ölüm olgusu, birey ve toplum bağlamında soruşturulması gereken; psikolojik, felsefi, mitolojik, dinsel ve sosyolojik açıklamaları olan bir fenomendir. Kitapta öncelikle ölüm olgusunun mitolojiden dinlere felsefeden sanata nasıl tanımlanıp ele alındığı incelenmiş ve teorik bir zemin oluşturulmuştur. Yazar, Türkiye'nin 90 sonrası toplumsal koşullarını da dikkate alarak, ölüm olgusunun filmlerde biçim ve içerik olarak nasıl temsil edildiğini örneklem filmlerle tartışmış ve Türk sinemasının ölüm fenomenini ele alışına ilişkin genel bir çerçeve sunmuştur. Son olarak, “Akrebin Yolculuğu”, “Orada” ve “Daire” filmlerini göstergebilimsel yöntemle derinlemesine analiz eden yazar; Türk toplumunun ölüm karşısında geliştirdiği tutum ve davranışları; toplumun aynası olan sinemadaki izdüşümünde somutlaştırmıştır. Sinema ve iletişim bilimleri alanına özgün bir katkı sunan bu kitap; başta sosyoloji ve psikoloji olmak üzere, sosyal bilimler alanındaki çalışmalara referans teşkil edecek niteliktedir. Okurunu disiplinler arası düşünmeye zorlayan kitap, ölüme dair çağrışımlar uyandırır:
Derrida'nın “ Eğer ölüm karşı çıkılabilir bir şey değilse, yaşam ölümdür” sözleri, bize Seyfettin Başçıllar'ın “Sonsuz Kıyılardan, Kıyısızlık başlar” dizelerini de hatırlatır. Zira ölüm, sonsuz gibi görünen yaşam kıyısının ardındaki “Kıyısızlık”tır. Ve sanat, kıyısız denizlerde yüzen özgür bir gemi gibidir; ölüm ve yaşam döngüsünün izdüşümlerini yakalayan. Bu kitabın tüm çabası da budur; filmlerle ölüm ve yaşam döngüsü üzerine düşünerek bir topluma ayna tutmak.
Prof. Dr. F. NEŞE KAPLAN