Gün gittikçe uzarken akşam olmak üzereydi. O uzun, dar pencerelerin önünde asılı olan küçük müslin beyaz perdeler, akşam alacakaranlığını daha da aydınlatmaktaydı. Güneş ışıkları ise boğazın üstündeki hafif dalgacıklara, denize, vurduğu için yıldızlar; nereden geldiğini bilmediğim süs çiçeği saksının gölgesini andıran, oda içindeki karşıda duran aynanın içine alevler yansıtıyordu. Oysaki batan güneşi bu boğazda seyretmek bir harikaydı.”