Ben bu eylemleri bir avuç adalet için yaptım. Sesim duyuldu fakat bazı şeylerin değişmediğini gördüm. Ayrıca tutuklu koğuşundaki mahkûmlar eskisi gibi işkence görmeye devam ediyordu. Ne yapalım, her koğuşa bir Devran mı getirelim? Olmadı... Çığlığımız yine dört duvar arasında kaldı. Birkaç gün sadece birkaç gün duyuldu sesimiz. O da birkaç insanın ölümünden dolayı. Şimdi o ölen kişilerin yakınları benden nefret ediyor, benim yakınlarım da onlardan nefret ediyor. İşin garip tarafı ise bize bu nefreti yükleyen insanların, deri koltuklarda oturup kahvelerini içerken televizyondan bizim gibi insanların sonunu zevkle izlemeleridir. Aslında nefret daha çocuk yaştayken yükleniyor insanlara. Bunun ne demek olduğunu biliyor musunuz? Anlatmak isterdim ama buna ne zamanım ne de ömrüm yeter. Bu yüzden şunları söylemekle yetiniyorum; Eğer güzel bir ülke kurmak isteniyorsa yapılacak şey çok basit. Çocuklarımıza nefret yüklemekten vazgeçmeliyiz.