Atkestaneleri toplayan, gizemli kadın Paris'te iş anlaşması yapmak için bulunan Aslanların Çocuğu namlı sirk yıldızı Genç Türk'e “Yardıma ihtiyacım var.” dedi.
“Nasıl biryardım bu sorabilir miyim?"
Genç kadın bir süre adamın gözlerinin içine baktı:
“Siz dedektiflikte yapıyorsunuz...”
“Tesadüfen...”
Kadının yüz hatlarında bir kımıltı olmadı:
“Ama yapıyorsunuz. Como maceranızı biliyorum. Bir halk kahramanını, onurunu lekeleyecek kuşkulardan kurtardınız.”
“Ah o mu? Bazı kötü dostların bir oyunu sonucu...”
“Aslanlar hakkında ne biliyorsunuz?”
“Keyiflerinin pekyerinde olmadığını bildiğimi söyleyebilirim.” “Keyifleri?”
“Evet, aşırı avlanma ve yaşam alanlarının kısıtlanması nedeniyle rahatsızlar.”
“Ah o aslanlar.”
Kadın yeniden sordu “Aslanların lanetini hiçduymadınız mı?”
Adam başını salladı “Onlar büyük gösterişli kedilerdir ve hiç kin tutmazlar, ancak çok güçlü hafızaları vardır.”
“Siz, doğal aslanlardan söz ediyorsunuz öyle değil mi?”
“Evet, kraldan.”
“Anlıyorum. Oysa ben soyadımız olan Aslanlardan söz ediyorum Bay Turko. Ailemin karıştığı lânetten. Aslanlar ailesinin lâneti hakkında, gazeteler o kadar çok şey yazm işken sizin bir şeyler duymamış olman ız bana hiçte inandırıcı gelmiyor.”
Genç adam birden anımsamış gibi başını salladı “Yoksa siz?”
Yüzyıl öncesinin söylentileri yeniden fısıldamaya başlamış, birbirini izleyen cinayet ve kazaların, altın olduğu söylenen kayıp çanın neden olduğu lanet inancı Aslanlar ailesinin üzerine çökmüştü.
Ancak bu lanete inanmayanlarda vardı ve Genç Türk geçmişin karanlık gölgeleri içinde kör bir uçuşa geçmiş gibiydi.