Fuzûlî’nin Leylâ ve Mecnûn mesnevisiyle Shakespeare’in Romeo ve Juliet trajedisini karşılaştırmalı olarak ele aldığımız bu çalışmada iki hikâyenin kökenleri ve kurguları arasındaki ilişkiler incelenmiştir. Sonuçta bu hikâyelerin kurguları arasındaki benzerliklerin tesadüfle veya benzer başka eserleri de kapsayan geniş etkilerle açıklanamayacağı tespit edilmiştir. Bilindiği üzere Binbir Gece Masalları gibi pek çok Doğulu edebiyat ürünü, hem Endülüs Emevileri döneminde hem Haçlı Seferleri sırasında Batı’ya taşınmış, Avrupa edebiyatının oluşum ve gelişim aşamalarında yaratıcı bir enerji uyandırarak derin bir tesir bırakmıştır. Leylâ ve Mecnûn da bu yolla Batı’ya taşınan hikâyelerden biridir. Çeşitli versiyonları incelendiğinde her iki hikâyenin de kaynağının antik Babil (Babylon) kenti olduğu görülmektedir. Bu kentin merkezi, günümüzde Irak’ın Hille şehridir. Romeo ve Juliet hikâyesi de Leylâ ve Mecnûn hikâyesi kadar Orta Doğu folklorunun ürünüdür. Hikâyenin ortaya çıktığı ilk zamanların üzerinden geçen asırlar, hikâyenin gezdiği coğrafyalar, hikâyeye kendi rengini veren farklı kültürler onu başkalaştırmış, değişerek ve zenginleşerek işlendiği kültürlerin ürünü haline gelmiştir. Fuzûlî’nin ve Shakespeare’in versiyonlarını esas aldığımız bu çalışmada, farklı kılığa bürünen fakat aynı folklorun ürünü olan bu iki hikâyenin kurguları, duyarlılıkları, topluma isyanları, insanlığa verdikleri mesajlar gibi ortak özelliklerinin hâlâ belirgin olduğu görülmektedir.